İstanbul'da tarihi mekânların bitmeyeceğinden emin olabilirsiniz. Sultanahmet Camii'nin hemen karşısında yer alan Sultanahmet Meydanı'nda (Hipodrom), Türk ve İslam Sanatları Müzesi bulunmaktadır. Bu müze, Osmanlı ve Selçuklu dönemlerine ait sanat eserleri, halılar, seramikler, hat sanatı örnekleri, el yazması Kuranlar ve daha birçok nadide eseri bünyesinde barındırıyor. Müze, Kanuni Sultan Süleyman'ın veziriazamı İbrahim Paşa tarafından restore edilmiş bir sarayda yer alıyor ve bu sarayın tarihi 16. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. Sarayın büyük bir kısmı restore edilmiş olsa da, o dönemden kalan temel duvarlar hala ayakta duruyor. Ayrıca, sarayın muhteşem bahçesi, sizi Osmanlı İmparatorluğu'nun ihtişamlı günlerine götürecek bir kafeye de ev sahipliği yapıyor.

Müzede 40.000'den fazla eser sergileniyor. Koleksiyon, 19. yüzyılda oluşturulmuş olup, Emevi Hilafeti döneminden (661-750) günümüze kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Müze, özellikle dünyaca ünlü halı koleksiyonuyla tanınıyor. Bu koleksiyon, 13. yüzyıldan kalma Selçuklu halılarından, sarayın büyük salonlarını süsleyen devasa ipek halılara kadar çeşitlilik gösteriyor.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ni gezerken, 12. yüzyıldan kalma Cizre Ulu Camii'nin işlemeli kapısını mutlaka görmelisiniz. Bu kapı, İslam sanatının en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor ve ziyaretçilere o dönemin estetik anlayışını yansıtıyor. Müze, tarih ve sanat tutkunları için adeta bir hazine niteliğinde.

 

Efsaneler ve İlginç Bilgiler

 

İbrahim Paşa Sarayı, Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri ve aynı zamanda damadı olan İbrahim Paşa'ya hediye edilmişti. O dönemde sarayda gösterişli eğlenceler düzenlenmiş, sarayın mermer avlusu ve süslemeleri İstanbul halkı arasında efsane haline gelmişti. Bugün müzenin bulunduğu bu yapının Osmanlı tarihinde nadir görülen bir sivil mimari örneği olması, ziyaretçilere yalnızca eserleri değil, mekânın kendisini de hayranlıkla izleme fırsatı sunuyor.

Ayrıca müzede sergilenen halılar arasında, dünyanın en eski Anadolu halılarından biri olan ve 13. yüzyıla tarihlenen Selçuklu halısı da bulunuyor. El işçiliğiyle bezenmiş bu parçalar, yalnızca sanat değil, aynı zamanda yaşanmışlık taşıyan sessiz tanıklar gibidir.